Meditasyon çalışmanızın düzenli ve etkili olabilmesi için gerekli 5 şey
Himalayaların büyüsü, Ganj Nehri’nin tılsımıyla tütsülenmiş
tupturuncu şalım ve ben..
Tüm duyularım farkındalıkla titreşirken,
Bacaklarım kenetlenmiş, ellerim dizlerimde,
Oturuyorum sadece.
Gözlerim hep açık, sırtım sağlam, kalbim apaçık…
Bir gün, kendime sordum: ‘Etkili bir meditasyon çalışmasının tanımı nedir, sürekliliğini koruyabilmesi için neler gereklidir?’ diye… Cevabı basitti, ama çok da kısa değildi: Bir meditasyon çalışması, beni en doğal halime en kısa yoldan bağlayabilmeli, her gün tekrar tekrar özümle buluşturabilecek nitelikte olmalıydı. Kolaylıkla uygulanabilirliği ve günlük hayata uyarlanabilir olması önemliydi. Beni ruhanilikle boğmayacak, tersine ayaklarımı daha da çok yere bastıracak türden olmalıydı. Hayatı, akışına bırakabilmenin hafifliğini anlatmalıydı hikayesiyle bana. O, yolculuğun ta kendisi olmalıydı. Beklentileri, umudu bile bir kenara bıraktırmalı, sadece o anın değerini anlatmalıydı içten içe…O anda her ne hissedip ne düşünüyorsam, öylece oturabilecek kadar önyargısız, doğal, ve rahat hissettirmeliydi beni. Sonuca odaklı olmamalı ve herhangi bir zorlama olmadan, kendimi değiştirmeden, yaşarken derinden hissettiren gerçeklikte olmalıydı.
Ama en önemlisi, kalbimi uyandırmalıydı. Zihinden kalbe giden yolu göstererek…
İlk kez, 9 sene önce KwaZulu-Natal’ın* derinliklerinde bir Budist inziva merkezinde tanıştım Tibet’in Shambala’sıyla… Yoga yolunda, çeşitli meditasyon tekniklerine aşinaydım. Ama, Shambhala öğretileri* ve Farkındalık Meditasyonu* bana, uykudan uyanmak kadar doğal geldi. Ben yoga yolumda, Tibet ve Hint geleneklerini birleştirip farkındalık tekniğini esas alan kişisel bir meditasyon ritüeli yarattım kendime. Her sabah erkenden, ‘Om Mane Padme Hum’ * ile açılışı, Sanskritçe ve Türkçe mantralarla* tüm sevdiklerime, dünyaya barış ve huzur dileyerek kapanışı yaptığım, Shambhala geleneği farkındalık meditasyonu tekniklerini uyguladığım bir meditasyon çalışması bu…
Bana göre, bir meditasyon çalışmasının sürekliliğini koruyabilmesi, düzenli ve etkili olabilmesi için gerekli 5 şey var:
- Kişisel Teknik
- Altar
- İzlemek
- Uyanıklık
- Sanga
Kişisel teknik: Meditasyona nasıl, nereden başlayacağınızı bilmek, hangi tekniğin sizi ‘eve’ en yakın hissetirdiğini keşfetmek, etkin ve düzenli bir meditasyon çalışması için çok önemlidir. Çeşitli ritüeller, teknikler, yöntemler sizi meditasyon için hazırlar, ortam yaratır ve odaklanmanıza yardımcı olur. Gözler açık ya da kapalı, mantralı mantrasız, müzikli müziksiz, mumlu mumsuz, hiç farketmez… Yeter ki meditasyon çalışmanız, kendinizi rahat hissettiğiniz, kolay odaklanabildiğiniz, size en uygun tekniği kapsasın ve size özel olsun. Hangi tekniği uyguladığınızın, hiçbir önemi yoktur. Zira, teknik sadece araçtır. Meditasyonu düzenli olarak her gün uygulamak zor iştir. Ama, kendinize şefkatle yaklaşıp, her gün 5-10 dakikayla meditasyona başlayıp, çalışmanızı yavaş yavaş arttırarak 20-30 dakikayı hedefleyebilirsiniz. Meditasyon çalışmanızı, disiplinli bir alışkanlığa dönüştürebildiğinizde, bir de bakarsınız her gün yastığınızın üzerindesiniz…
Altar: Meditasyon çalışmanızın sürekliliği için, evinizde, bir odak noktası olarak bir altar, yani meditasyon çalışmanıza ve size özel bir bölge yaratmanız yararlı olacaktır. Bu özel alan, aslında kendi enerjinizi ve içinizde neler olduğunu size yansıtır, içsel yolculuğunuzu size hatırlatır, merkezlenmenize ve odaklanmanıza yardımcı olarak meditasyon çalışmanıza destek olur… Sizin için değerli veya anlamı olan, ya da hatırlamak istediklerinizi anlatan nesneleri bu altara yerleştirip, kendinize, ruhsal enerjinizi besleyebileceğiniz bir merkez yaratabilir ve çevresindeki güçlü enerjiyi hissedebilirsiniz. Benim altarım, kalbimi, ruhumu dinlendirdiğim, şifa bulduğum, ilham aldığım ve yaşadıklarımı hatırlatan bir yer. Bana özel yapılmış meditasyon yastığım, üzerinde Budha’ların oynaştığı şalım ve ben de altarımın birer parçasıyız. Afrika’da bir nehir kenarında topladığım dallar doğa ile bağlantımızı hep hatırlamayı, kendi yaptığım malalarım* ile Om mandalam* içimdeki yaratıcı gücü ve mumlar da, karanlıkta bile sevginin yaydığı ışığı anlatıyor. Shiva heykeli, hayatın getirdiklerine direnmek yerine, kendimi akışa bırakıp her şartta dans edebilmeyi hatırlatıyor. Tahtadan yogi heykeli, sadelik, doğallık ve yoga yolculuğumu anlatıyor… Taş üzerinde yazılı ‘Om Mani Padme Hum’, yani Lotus çiçeği içindeki hazine ise, ruhsal gelişimi ve içimizdeki rehberi sembolize ediyor. İçsel huzuru, kuvveti bulmam için, zor durumlarda bile yepyeni başlangıçlar ve bakış açılarıyla hayatıma devam edebilmem için ilham veriyor.
İzlemek: Nefesi izlemek.. Bedeni izlemek… Hissettiklerinizi izlemek.. Zihninize gelip giden düşünceleri izlemek.. Sizi ziyaret eden herşeyi, sadece izleyebilmek. Meditasyon çalışması ile yarattığınız bu alanı, bu alandaki boşluğu ve sessizliği, yerini hiçbirşeyle doldurmaya çalışmadan sabırla izleyebilmek… Zira, tek yaptığınız izlemek olursa, bir süre sonra yargılamaktan, yorumlamaktan, sınırlardan, sürekli birşeylerden rahatsız olmaktan kurtulursunuz. Egonun evini, yani sadece küçük konularla uğraşan ‘alt zihni’ devreden çıkarıp, sadece ‘gözlemci’ olabildiğiniz bir alan yaratırsınız kendinize. Yüksek bilincin evi “Üst zihin” ile, sadece olup biteni izleyerek, gözlemci olabilmeyi başarabilirseniz, gerçekleri daha net görebilir, duru ve açık bir anlayışla, yanılsamalardan uzaklaşabilirsiniz. Kendinize ve dünyaya bakış açınız tazelenir. Dünyayı, tüm evreni ve hatta zamanı avcunuza almış, şefkatle okşuyor bulursunuz kendinizi… İzleyebildiğiniz zaman sadece, kalbinizin kapakçıkları ardına kadar açılmış demektir. Uzun vadede dönüşümü hissetmeye, aydınlanmanın tadına varmaya en büyük adımı atmış olursunuz…
Uyanıklık: Bir meditasyon çalışmasının etkili olması ve devamlılığını koruyabilmesi için uyanıklık şarttır. İki boyutta uyanıklık önemlidir: Birincisi, fiziksel beden boyutunda uyanıklık, ikincisi ise, kalbin uyanması. Meditasyon sırasında uyku hali, bir nevi kaçış, duygu ve düşünceleri bastırış, kişinin kendini ve kalbini kapatması demektir. Fiziksel bedeninizi uyanık tutmak, öncelikle gergin olmayan ama sağlam, dik bir sırtla, asaletli bir duruş ve hareketsiz bir oturuşla başlar. Uyanıklık, tüm duyuları kullanarak farkındalığı geliştirme çalışmalarıyla mümkündür. Aldığınız kokuları… tatları… duyduğunuz her bir sesi farkında olarak… bedeninizin temas ettiği her bir noktayı…. 5 duyunuzu bir radar gibi çalıştırıp, kendinizi dış dünyaya kapatmayıp farkındalığınızı geliştirebilirseniz, zihin yolu ile fiziksel bedeninizi uyanık ve aklınızı da o anda tutabilirsiniz. Kalbin uyanık olması ise, her birimizin içinde varolan ‘Bodhicitta’ nın uyanmasıdır. Bodhi sevgi, citta akıl demektir. ‘Sevgi aklı’nı uyandırmak, zihinden kalbe giden yolu açık tutarak mümkün olur. Çünkü sadece kalp, berrak bir bakış açısı gösterebilir. Ve farkındalıkla dolu berrak bir bakış açısı, aydınlanmanın ilk adımıdır. Bu ışık, Pablo Neruda’nın da söylediği gibi, ‘hiçbirşey bilmeyen birinin saf bilgeliği’ gibi adeta içimizde yeniden doğar. Bu dünya üzerinde yaşayan her birimizin kalbinin şefkate, sevgiye uyanması, ışığa doğru açılması, hepimizin içinde zaten varolan bu ışığın farkındalığı, bu derin dönüşüm aydınlanmadır. Ve herbirimizin uyanması, toplumların kökten değişimi için çoğunlukla yıkıcı sonuçlar doğurabilecek büyük devrimler yapmaktan çok daha etkilidir.
Sanga: Grup, topluluk anlamına gelir. Sanskritçe’den tercümesi, tam olarak ‘ayrılmaz’ demektir. Sanga, meditasyon yoluyla farkındalık, yüksek bilinç ve aydınlanmaya niyet etmiş ya da adım atmış kişilerin oluşturduğu topluluktur. Sanga, derin bir destek ve bilgelik sunar. Ünlü Zen bilgesi Thich Nhat Hanh’ın da belirttiği gibi, ‘Sanga olmadan, kendi pratiğinizi çabucak kaybedebilirsiniz.’ Meditasyon çalışmanızın sürdürülebilirliği ve etkinliği için, yakınınızdaki bir meditasyon grubuna katılarak, böyle bir topluluğun meditasyon gecelerine, eğitimlerine giderek, ortak teknikler kullanılan bir yolda diğerleriyle birlikte ilerleyebilirsiniz. Sanga’nın farkındalık, huzur ve barış dolu toplu enerjisi, sizinle aynı yolda ilerleyen bir grubun varlığını, birliğini hissetmek meditasyon çalışmanızın etkinliği ve sürekliliği açısından önem taşır.
****
Meditasyon, en basit tanımıyla, farkındalıkla oturmaktır. Ve farkındalık, aydınlanmadır. Aydınlanma, hayatın her anında ve her alanında gerçekleşebilir. Sadece meditasyon yastığı üzerinde değil, aldığımız her nefeste, attığımız her adımda ve seçtiğimiz her yolda…
‘Her gün, 20 dakika meditasyon yap.
Eğer stresli ve yoğunsan, o zaman 1 saat meditasyon yap.’
-Zen Deyişi
Divya Beste Dolanay, Aralık 2014
Notlar:
*Kwa-Zulu Natal: Güney Afrika’nın güneydoğusunda yer alan bir bölge.
*Mantra: Sanskritçe bir kelime olan mantra, ‘düşünmek’ (-man) ve ‘araç’ (-tra) eklerinden oluşur, “fikir aracı” anlamına gelir. Mantra, nağmelerle tekrar edilen ve oluşan titreşimlerden faydalanarak kişinin daha yüksek bir bilince ulaşmasını amaçlayan hece ya da sözcüklerdir. Mantralar, psikolojik ve enerjik etkiler sağlarlar.
*Om Mani Padme Hum: Anlamı, ‘Lotus çiçeği içindeki hazinedir’. Günümüzde de çok kullanılan, Tibet Budizm’indeki en eski Sanskritçe mantradır. Tibet Budizm’inde ruhun gelişimini sağladığına inanılır. Ayrıca, dünyadaki tüm insanları koruyan, acı çekmemelerini ve içsel huzura ulaşmalarını dileyen ve Tibet’de her yere yazılan bir mantradır.
*Mala: Meditasyon sırasında, tekrarlanan mantraları saymak amacıyla kullanılan, genellikle 108 boncuk ya da tohumun yanyana dizilmesiyle oluşan, geleneksel olarak Budistlerin kullandığı bir çeşit kolyedir. Çok çeşitli boncuklardan yapılabilen malaların, bir kişinin manevi yolculuğunu da hatırlatan sembolik bir anlamı vardır.
*Mandala: Mandala ‘daire’ anlamına gelir. Hinduizm ve Budizm’de, evreni temsil eden ruhani ve ritüel bir semboldür. Mandalaların temel formu, dört kapısı olan bir kare içinde, merkez noktası bulunan bir dairedir.
Linkler:
*Shambhala ile ilgili daha detaylı bilgi için; burayı tıklayınız.
*Farkındalık meditasyonu ile ilgili detaylı bilgiler için; burayı tıklayınız.