GALAPAGOS ADALARI-EKVATOR
Müzik: Porcelain-Moby
Kültür-Doğa-Tarih
Galapagos Adaları 13 büyük ve birçok küçük adadan oluşuyor. Toplam 7882 km2. Ekvator’un 21 bölgesinden biri. Ekvator çizgisi üzerinde ve anakaranın 1000 km. batısında. 1535’te İspanyollar tarafından bulunduğunda üzerinde kimse yaşamıyormuş. Adalar 1959’da Doğal Park ilan edilmiş.
Her ne kadar bazı turistler bu volkanik adaların görüntüsünü pek hoş bulmasalar da zaten normalde burası plajda yatıp güneşlenmek isteyenler için uygun bir yer değil. Galapagos Adaları’nı meşhur yapan eşsiz doğası ve sadece burada görülebilen hayvanlar. En meşhur ziyaretçisi de Charles Darwin.Etrafınıza şöyle bir baktığınızda Darwin’in teorisini geliştirirken Galapagos Adaları’ndan esinlenmiş olmasını çok iyi anlıyorsunuz. Adaya ayak bastığınız ilk günden itibaren vahşi yaşamın bir parçası oluveriyorsunuz. Sanki televizyonda bir National Geographic belgeselinin içindeymiş gibi. Adalarda dolaşırken soğuk lavların üzerindeki iguanalara veya kumların içindeki Blue Footed Booby yumurtalarına basmamak için dikkat etmelisiniz; okyanus kanarındaki yüksek yamaçlarda Albatrosların havalanmasını veya sık sık olduğu gibi inerken çalılara takılıp taklalar atarak yuvarlanmalarını kahkahalarla seyredebilir veya kaktüsleri mideye indirmekte olan 200 kg.’lik dev kaplumbağaları inceleyebilirsiniz. Suda yanınıza gelen deniz aslanları ile oynayabilir, penguenlerle yüzebilir veya altınızdan geçen çekiç köpekbalığını içiniz ürpererek seyredebilirsiniz.
Olaylar
Beste ile yarım saattir sudaydık. Teknede beraber seyahat ettiğimiz gruptan iki ingiliz daha bize katılmıştı. Dişi ve çocuk 15-20 deniz aslanı ile yarım saattir suda oynuyorduk. Hızla üzerimize doğru yüzüp 15-20 cm. kala aniden yana dönüyüyorlar, arada da bizimle yanyana yüzüyorlardı. Arada yalnız dolaşan birkaç Barakuda görüyordum. İyi ki yüzlercesini aynı anda görmüyorum diye de içimden geçiriyordum. Yine deniz aslanlarını izlediğim bir sırada büyükçe bir balık sürüsünün hızla altımdan geçtiğini gördüm. Arkalarında sürüyü kovalayan bir deniz aslanı hızla sürüye daldı ve avını yakalayıp mideye indirdi.
Tüm bunlar olurken deniz aslanlarından kurtulup yavaşlayan sürünün üzerine bu sefer havadan yıldırım gibi iki kuş (Blue Footed Bobby) daldı. İki metre önümde aniden oluşan hava kabarcıklarının arasından kuşlardan birinin bir balık yakaladığını gördüm. Diğeri ise balığı ağzından çalarım diye suyun altında üzerine gitti ama başaramadı. Maskemi çıkarıp Beste’ye ve ingilizlere heyecanla gördüklerimi anlattım. Hepimiz yarım saattir gördüklerimizden son derece etkilenmiştik. Ne kadar ayrıcalıklı insanlar olduğumuzu düşünüyorduk ve suratlarımızda koca gülümsemeler vardı.
Tam tekneye geri dönmeye karar vermiştik ki suyun altından üzerimize doğru gelen karaltıyı farkettik. Bu 250 kg.’lik bir erkek deniz aslanıydı. Rehberimizin erkek deniz aslanlarının tehlikeleri ve onlardan uzak durmak gerektiği ile ilgili uyarıları beynimde bir ışık gibi çaktı ve tekneye yüzmek üzere panikle paletlerimi çırptım. Soğuk suda yarım saat yüzdükten sonra en yapılmayacak hareketlerden biri! Anında sağ bacağıma kramp girdi. Beste ve İngilizler son sürat tekneye doğru yüzerken ben bacağımı kıvırıp krampı atlatmaya çalışıyordum. Neyse ki erkek deniz aslanı bizimle uğraşmayıp geri döndü. Gözden kaybolunca suda biraz dinlenip tekrar tekneye doğru yüzmeye başladık.
150-200 m. kala teknede kalanların arka tarafta toplanıp bir şeye baktıklarını farkettik. Bir yandan yüzüp bir yandan “acaba neye bakıyorlar?” diye düşünüyordum. Paletlerimin de yardımıyla herkesten önce tekneye yaklaşmıştım ki suyun altından bana doğru yüzen bir köpekbalığı gördüm. Daha önce gördüklerimizden daha büyüktü. Suyun altından bana yüzüşünü seyrederek öylece kalakaldım. Bana ulaşmasına birkaç metre kala ani bir dönüşle gözden kayboldu. Tam kendimi toparlamış yüzmeye hazırlanırken bu sefer arkamdan yaklaşan diğer köpekbalığını gördüm. Ona doğru dönüp ayaklarımı da ona doğru çevirdim. Hızla üzerime geldi. Paletlerime 15-20 cm. yaklaştı.
Derisindeki çizikleri, yara izlerini görüyordum. Ani bir refleksle paletlerimi çırpınca o da aniden döndü ve uzaklaştı. Şöyle bir yutkunmaya çalışıp yutkunamayınca adrenalinden ağzımın kupkuru olduğunun farkına vardım. Tekneyle aramdaki son 30 m.’yi yüzerken sanırım dünya rekoru kırmışımdır. Benim peşimden Beste ve diğerleri de tekneye kendilerini attılar. İngilizlerin ilk sorusu “köpekbalığı paletine dokundu mu?” oldu. Teknenin arkasına gittiğimizde mürettebatın bir ipin ucuna tuna balığı bağlayarak köpekbalıklarını bölgeye çektiklerini ve köpekbalıklarının da bu yüzden normalden biraz daha fazla heyecanlı olduklarını anladık.
Gözlemler
Doğal dengeyi korumak için müthiş bir çaba var. Darwin Research Center adalarda bu görevi üstlenmiş. İnsanlar tarafından adaya sonradan getirilen keçi, kedi, köpek, at gibi türlerin dengeyi bozmaması, ve bazı hayvan türlerin bu yüzden yok olmaması için çalışıyor. Dünyanın her yerinden yüzlerde gönüllü çalışıyor. Hava genelde sıcak ve güneşli. Dükkanlar ve hatta restoranlar öğle sıcağında 12’den 17’ye kadar kapalı. Akşamüstleri kasabanın tüm erkekleri meydanda toplanıyor ve iddialı voleybol maçları yapılıyor. Kasabanın tüm erkekleri de bu maçları seyretmeye geliyor. Anlaşılan bu önemli bir sportif ve daha önemlisi sosyal bir olay.
Bir akşam Ekvator milli takımı Paraguay’I yenerek dünya kupasına katılma hakkını kazandı. Biz sokaklarda müthiş kutlamalar beklerken korna çalarak geçen birkaç arabadan başka bir şey göremedik. Televizyondan gördüğümüz kadarıyla başkent Quito’da kutlamalar çok daha gösterişli olmuş. Adalardaki hayvanlar uzun yıllar sürdürülen etkili koruma politikası sayesinde insanlardan korkmuyorlar. Bu da size onlara yaklaşma şansı veriyor. Ancak adalardaki vahşi hayvanlara dokunmak yasak.
İnsanlar
Biz 8 günlük bir tur aldık. Bu süre içinde iki ayrı grupla beraber olduk. Özellikle ilk grubumuzdaki insanlarla aynı yaş grubundaydık. Hepimiz de ayrı ülkelerdendik. En iyi anlaştığımız çiftlerden biri, aynı zamanda en yaşlı çift Avustralya’dandı. Tim Polis Okulunda beden eğitimi hocası, eşi ise dedektif. Bizim Türk olduğumuzu öğrenince çok sevindiler. Türkiye’ye daha önce birkaç kez gitmişler ve en sevdikleri ülkeymiş. Birçok hoş hatıraları var. Misafirperverliğimizi anlata anlata bitiremiyorlar. Diğer bir çift Quebec, Kanada’dan. Fransızca bilmeme rağmen konuştukları Fransızcayı neredeyse hiç anlamıyorum.
Beraber seyahat eden iki İtalyan kızlar ise çok iyi salsa yapıyorlar. Mürettebatla yaptıkları dansları zevkle izledik. Yalnız takılan Amerikalı 25 yaşlarındaki erkek ise daha önce Amerika’da balıkçı teknesinde çalışıyormuş. Yine yalnız takılan Alman Benjamin ise büyük müzik gruplarının Avrupa turlarında çalışıyor. New York’ta yaşayan iki İngiliz ise sadece 10 günlük izinlerini kullanıyorlar ve teknedeki tüm biraları içiyorlar. Yolculardan İskoç genç bir bayan da onlara yardım ediyor. Balaylarını geçiren bir de Arjantinli çift var. Ekonomik krizler üzerine derin sohbetlere dalıyoruz. Hollandalı çiftle Rotterdam ve Amsterdam sohbetleri yapıyoruz. İsviçreli çift de ilginç. Kadın terapist, arada diğer yolculara garip garip bakıyor. Erkek ise bilgisayar programcısı. Tekne gezimizdeki diğer grubun yaş ortalaması çok daha yüksek. İlki kadar kaynaşamıyoruz.
Öneriler
Galapagos Adalarına Ekvator üzerinden iki yolla gidilebiliyor. Hava yolu bunlardan en kolayı ve tercih edileni. Deniz yolu ile de gitmek mümkün ancak uzun ve zorlu bir yolculuğu göze almak gerekiyor. Adalara ayak basmak 100 ABD doları. İki ana yerleşim alanı var. Buralarda kalacak yerler bulmak mümkün ama konfor aramayın. Galapagos Adalarında yapılacak en uygun şey bir tekne turu almak. 4 veya 8 günlük turlar var. Teknede istediğiniz konfora göre fiyatları günlüğü 50 ile 200 ABD Doları arasında değişiyor.
Ekvator’dan ayrılmadan turu ayarlayabileceğiniz gibi biraz risk alıp önce uçup turu oradayken ayarlamak da mümkün. Adadan ayarlamak her zaman daha ucuz oluyor.
Burak Dolanay, 2011
Bu yazı 2001 yılında Tempo Dergi’sinde yayımlanmıştır.