BOLİVYA AMAZON ORMANLARI
İlk izlenim:
Her yerinden garip sesler gelen Fokker tipi askeri uçakta delikli bir uyku uyuduktan sonra gözlerimi açtığımda altımızda Bolivya’nın uçsuz bucaksız yemyeşil Amazon Ormanları ve filmlerde gördüğümüz gibi ormanın içinden kıvrılarak akan çamur rengi nehir ile karşılaştım. Manzara öyle etkileyiciydi ki korkunç tropikal sıcağını yere indikten bir süre sonra farkedebildik.
Bundan sonraki 5 günümüzü geçireceğimiz Amazon’un derinliklerindeki ‘Chalalan Ecolodge’a, Amazon’da en son yerleşim yeri olan Rurrenabaque kasabasından yola çıkıp 5 saatlik motorlu bir kano yolculuğu ve yarım saatlik bir trekking ile ulaştık. Burası medeniyetten çok uzak, tropikal yağmur ormanlarının derinliklerindeki bir cennet. Bizi ilk karşılayan elinde bir tepsi limonata ile bir garsondu. Chalalan Ecolodge, Chalalan Gölü’nün etrafında kurulmuş 9-10 kulübeden ibaret. Ama her türlü ihtiyacı fazlasıyla karşılayan sempatik çalışanları, konforlu odaları (odunların üzerinde kurulmuş ve sivrisinek telleriyle yapılmış pencereleri olan, çatısı ‘fatata’ denilen yapraklardan oluşmuş kulübeler) ile çok değişik ve lezzetli yemekler yapan aşçıları var.
Bu kulübeler, ormandaki çeşit çeşit bitkiler, ağaçlar ve hayvanlarla çevrili. Chalalan Gölü ve çevresi özellikle, maymunlar, ‘caiman’lar (bir tür küçük timsah), vahşi domuzlar, kurbağalar, ve hoatzin (tarih öncesi dönemden kalan dünyadaki tek kuş), macaw (bir çeşit papağan) ve tukan tipi kuşlar için ideal bir yaşam ortamı. İlk gece ürktüğümüz ‘howler’ maymununun bağırtıları, ‘toucan’ kuşunun kulak tırmalayıcı bir sesle ötüşü ve kulübenin dışındaki ‘paka’ cinsi vahşi domuzun ayak sesleri, ikinci gece bize ninni gibi geldi. Amazon Ormanlarında ilk düşündüğüm şey, buradaki canlıların herhangi bir ormanda karşılaştıklarımız gibi olmadıkları.
Yani ormanın içinde ayrı bir kulübe olan bayanlar tuvaletinde her gün karşılaştığım kurbağanın zehirli olup olmadığını anlamak için ya da bacağımı ısıran kum sineklerinden dolayı oluşan garip görüntü karşısında endişelenmem gerekip gerekmediğini sormak için her seferinde rehberi çağırmak gerekiyor. Ayrıca ormanda trekking turları yaparken bastığınız yere ve her dokunduğunuz şeye dikkat etmeniz da lazım.
Kültür-Tarih:
Chalalan Ecolodge, 1000’den fazla çeşit kuşa ve dünya memelilerinin %44’üne ev sahipliği yapan 4.7 milyon hektardan oluşan Bolivya Madidi Ulusal Parkının içinde kurulmuş. 1995 yılında kurulan bu park, üst Andes’lerden Amazon havzasına kadar 9 farklı tropikal ecosistemini içine alan bir zenginlikte. Chalalan Ecolodge’un Amazon’daki diğer tatil eko-kulübelerinden farkı, buranın, 300 yıldır tropikal yağmur ormanlarında yaşayan ve Quechua-Tacana kültürüne sahip olan San Jose de Uchupiamonas topluluğunun fikri ve projesi olması. Chalalan’ın hisseleri bu toplulukta halen yaşayan ailelere ait ve bu yüzden her ay bir ailenin çalıştığı Chalalan’dan sağlanan gelirin hepsi eğitim, sağlık gibi giderler için San Jose de Uchupiamonas topluluğunun yararına kullanılıyor.
Bu proje, Conservation International isimli kuruluşun da maddi desteğiyle ve bu ailelerden seçilerek Chalalan’da çalışacak olan kişilerin rehberlik, aşçılık, garsonluk eğitimlerini sağlamalarıyla gerçekleşmiş.
İnsanlar:
Rurrenabaque kasabasında kaldığımız ve hamaklarında siesta yaptığımız pansiyonda önümüzdeki 5 günü geçireceğimiz 3 İngiliz ve 1 Avustralyalıdan oluşan grubumuzla tanıştık. İngilizlerden ikisi yaklaşık 1 seneliğine Güney Amerika turuna çıkmışlar ve ‘Footprints’ denilen gezi rehberinin Bolivya bölümünün yazarları. Üçüncü İngiliz ise aslında avukat ama dağcılık ve maceradan hoşlanıyor. Güney Amerika’ya özellikle Madidi Ulusal Parkının ve Chalalan’ın, National Geographic Dergisi’ndeki yazısını okuyarak gelmek istemiş. Avustralyalı bayan ise sadece 1 haftalığına ve yine özellikle aynı yazıyı okuyarak Güney Amerika’ya gelmiş.
Grubumuzdaki herkesle çabucak kaynaştık, özellikle de yola çıktığımız ilk gün tanıştığımız rehberimiz ‘Sandro’ ile. Basık burunlu, büyük kara gözlü, simsiyah saçlı ve koyu tenli ufak tefek rehberimiz 18 yaşında. San Jose de Uchupiamonas topluluğundan olan Sandro, Chalalan projesinden çok önce, bundan 6-7 yıl öncesine kadar ormanda avcılık yapıyormuş. Bundan dolayı ormandaki tüm hayvanların seslerini tanıyor ve taklit edebiliyor. “Eskiden işim kabilem için hayvan avlamaktı, şimdi ise onları turistler için korumak…”, diyor Sandro simsiyah parlak gözleriyle gülerek. Bize, halkını, kültürünü ve Chalalan projesini heyecanla anlatıyor. Conservation International’ın eğitimiyle İngilizce’yi derdini anlatacak kadar konuşabiliyor ama bizi asıl etkileyen ormanda yaşayan tüm canlıların isimlerini Latince olarak ezbere söyleyebilmesi ve hepsi hakkında ayrıntılı bilgiler verebilmesi.
Olaylar:
Ormanda her gün rehber eşliğinde yapılan yürüyüşlerde ve kanoyla göldeki turlarda Amazon Ormanlarının derinliklerinden gelen hayvan seslerini ve ağaç çıtırtılarını dinleyip, ormandaki çeşit çeşit meyvenin tatlı ve mayhoş kokularını duyuyoruz. Bazen ise ortalık öyle sessiz oluyordu ki sanki hayvanların hepsi siesta yapıyorlar. Bu turlarımızda bir çok hayvanla karşılaşıyoruz. Bunların arasında en etkileyicileri, simsiyah ve elim büyüklüğünde bir tarantula ile, ‘bush master’ ve ‘coral snake’ (mercan yılanı) denilen ormanın en zehirli iki yılanı. İlgimizi çeken bir şey de jaguar yuvasını ve ayak izlerini görmemiz. Ayrıca derimize yerleşen ‘tik’ böceklerini de yakından tanıma fırsatımız oluyor. En ürkütücü tecrübemiz ise gece yürüyüşümüz. Neyse ki dünyanın en büyük ve zehirli kurbağası dışında başka bir hayvan görmeden, tüm yol boyunca başımıza değen şeylerden huylanarak ve rehberin bizlere kıs kıs gülüşünü dinleyerek yolu bitirebiliyoruz. Dönüşte sonsuz gibi gözüken yıldızların altında, sadece küreğimizin çıkardığı su şıpırtıları ve göldeki kırmızı gözlü yavru timsahların bakışları arasında kano ile kulübelerimizin olduğu yere dönüyoruz. Chalalan’da boş vakitlerimizi ise, suyun içindeki hayvanlardan gelen kabarcıkları görmemeye çalışarak gölde yüzüp serinleyerek ve ‘artesenia’ denen el işlerini yaparak geçiriyoruz. Rehberimiz bize Ormandaki kabilelerin Mango Ağacı yemişinin kabuklarından nasıl yüzük ve kolye yaptıklarını öğreterek bizim de kendimize birer tane yüzük yapmamıza yardım ediyor.
Gözlemler:
Amazon’da dolu dolu yaşadığımız 5 günün sonunda dönüş için yola çıktığımızda, Amazon bize ‘yağmur ormanları’ adını kara çıkarmayacak bir tropikal yağmurla veda ediyor. Hiç durmadan yağan yağmurun altında motorlu kanomuzla tekrar medeniyete doğru yol alırken, zihnim de hiç durmadan bana ormandaki tüm hayvanların bitmez tükenmez senfonilerini ve eşsiz Amazon tecrübemizi hatırlatıyor.
Yazan: Beste Dolanay
Bu yazı 2001 yılında Tempo Dergi’sinde yayımlanmıştır.