Bugünkü hediyem bir mango

Bugünkü hediyem bir mango

Rutinler, ritüeller…

Rutinler önemlidir. Rutine girmek, hayatı olduğu gibi sevmek ve geldiği gibi kabul etmektir. mail-7Rahatlamaktır, bırakmaktır, ama pes etmemektir. Her sabah daha gün ağarmadan okula-işe gitmek, trafikte yollara koyulmak rutindir. Gözlerin önündeki kanala dalıp, güneşin sudaki yansımasını seyrederken tramvayın gelmesini beklemek de… Arada sıkıcı olabilir.  Ama rutin, bir o kadar da huzurdur ve aslında hayata iki elle sarılmaktır! Güneşin doğuşu ve batışı da rutindir, ama yine de her seferinde büyüleyicidir! Bazen, bu ‘rahat bölgeyi’ bırakmak gerekir, küçük güvenli dünyalarımızdan şöyle bir burnumuzu dışarıya çıkartmak…  Ama iç huzur, aslında sadece buraya, şimdiye, yuvaya ve rutinimize dönmekle kalıcılık ve sağlamlık kazanır.

Günler burada da oturdu, rutinini buldu. Vücut ısım bile buraya alıştı, sadece geceleri, eksi 10 derecede köpek gezdirmek, üşüme kavramına ayrı bir boyut kattı! Kızımın yüzme antrenmanları ve yarışları, hayatımda görmediğim şiirsellikte ders veren Rus piyano öğretmeni ile dersleri, her hafta katıldığım muhteşem konser salonundaki öğlen konserleri, parktaki uzun yürüyüşlerim, yoga derslerim, katıldığım bir eğitim programı ve çocuk hakları ile ilgili gönüllülük yaptığım uluslararası bir kuruluş arasında gidip gelirken, bir de baktım günler, saatler bir bir ilerlemişler, iletişimde olduğum ve yeni tanıştığım tüm insanlar tam da zamanında beni bulmuşlar… Her yaptığım aktivitenin, her anından çok zevk aldığım çok yönlü ve dinamik bir hayatın rutini de ayrı bir güzel oluyor. Birkaç sene sonra başka bir yerde yaşıyor olabilme ihtimali ile dolu bir yaşam ise, bana göre işin tadı tuzu, heyecanı.

Amsterdam’da, perde kapatılmayan evlerde hayatlar birbirine apaçık ve içiçe. Bazen ailemden, dostlarımdan dahamail çok mahalledekilerin rutinlerini, ritüellerini takip etme olanağı veriyor bana gün be gün: Her sabah köşedeki evcil hayvan dükkânının açılacağını, kimlerin parkta köpeklerini dolaşmaya çıkardığını, karşıda oturan 3 çocuklu ailenin bisikletle çocuklarını her gün aynı saatte okula götürüşlerini, komşuda bebek bakan bir kızın her sabahki sigara kaçamağını, köşedeki bisikletçinin bisikletleri özenle dükkânın önüne dizmeye başlamasını seyrediyorum … O hiç tanımadığım insanların her günkü olağan yaşamlarını göz ucuyla izleyip hayatlarına şahit olmak, garip bir şekilde iyi hissettiriyor. Hayat, dünyanın neresinde ve ne şekillerde yaşarsak yaşayalım, her birimiz için eninde sonunda bir rutine giriyor.

Bağlar, kökler…

Bugünkü hediyem bir mango. Yine masaya sessizce bırakmış. Thai Yoga Terapi Masaj çalışması için her hafta düzenli olarak evime gelen ve her seferinde  küçük bir şey getiren yeni Amerikalı arkadaşım, bu kez elinde bana Afrika anılarımı anımsatan bir mangoyla geldi. Afrika’ya ilk taşındığımız ayları hatırladım. Hayatımda bir yeni bölüm daha açılırken, eski tip cep telefonumdan Türkiye telefon kartımı çıkartıp kaybettiğimde,  tüm tanıdıklarım bir anda yok olmuşlar gibi gelmişti. Yalnızlığı sevdiğim için, garip bir bağımsızlık ve hafiflik duygusu sarmıştı beni o dönemde. Ama yine de, sanki o hiç tanımadığım topraklarda, aynen kökleri havada sallanan bir Baobab ağacı gibi boşlukta kalakalmıştım! Neyse ki sonra hızlıca arkadaş edinebildim… Arkadaşlıkların, yakınlıkların doğası nedir? Birbirinin hayatına tam olması gerektiği zamanda girip, belki de unutulmaz etkiler bırakıp hayatından çıkmak mı, yoksa kalmak mı bir kez geldiler mi? Kimler kalıcıdır, kimler gidici? Şayet giderlerse, sonradan onları izleyip dikkatlice baktığında, o insanlar üzerindeki parmak izlerini görebilir misin peki? Ya sende onların bıraktıkları izler, kendini daha çok bulmana yardımcı olur mu? Eski dostlar başımın tacı, ama yeni arkadaşlıklarda da sohbetlere doyum olmuyor, özellikle kendininkinden bambaşka hayatlarsa konular…

Her şey ait olduğu yerde hayat bulur derler. Hayatım ve ben… Hayatım, şimdi-burada, bugüne kadar kurduğum ilişkilerle, ‘ait’ ve hep layık olmaya çalıştığım eşsiz dostluklarla ve ailemle birlikte büyüttüğüm, sevgiyle, paylaşımlarla yeşertip olgunlaştırdığım bana özgü bir çiçek… Hayat, onların varlığıyla daha zengin, özgün, keyifli ve kolay. Her ne kadar da özgürlüğe, bağlanmamaya, bir yerde uzun süre kalmamaya alışsan ya da bunu sevsen de, ailene ve dostlarına bağlı olmak, emek verip kurduğun o değerli bağlara sadık kalabilmek, köklerini bilmek ve tabi bir de, bir çatı altına başını sokabilmek hayatın temeli. Ancak bunları sağlayıp koruyabiliyorsan, ülkenden uzak yaşayan mutlu bir dünya vatandaşı sayabilirsin kendini…

“Çocuklarınıza sadece iki şey öğretin: Birincisi, köklerini ve nereden geldiğini. İkincisi de, özgür bir kuş gibi uçup gidebilmesini.”-Anonim

Divya Beste Dolanay
Aralık 2012, Amsterdam