Marakeş, Fas

Marakeş’in kil rengi labirentleri

Ancak tek bir arabanın sığacağı genişlikteki sokaklarda, her an ayağından fırlayıp taksinin ön camına çarpacakmış gibi terlikleriyle aracın önünde son hız koşarak bize yol gösteren çocuğu takip ediyoruz.

unnamed-12Nihayet araç bir yerde duruyor, şoför çantalarımızı boşaltıyor, çocuğa bahşişini uzatıyor. Eşim ve kızımla şehrin en eski merkezinde kalacağımız misafir evinin bir çalışanı bizi karşılıyor. Bir anda çevremizi saran birkaç tane daha çocuk ve gençle birlikte, bize merakla Fransızca sordukları soruları cevaplamaya çalışarak Marakeş’in, bir daha hatırlamamız pek mümkün gözükmeyen labirentli sokaklarında yürümeye başlıyoruz…

Böylece, çok sevdiğimiz Güney Afrika’da bir süre yaşadıktan tam 6 sene sonra, birbirinden orjinal ve otantik ülkeleriyle, doğası, insanları, tarihi ve kültürüyle çok etkileyici bulduğum Afrika Kıtası’na tekrar ayak basmış olduk. Bu kez,  Afrika’nın en kuzeyinde, Fas’dayız…

Fas’ın Marakeş’i.

Marakeş’in eski mi eski şehr-i Medina’sı.

Medina’nın, garip bir sessizliğin hakim olduğu, kil rengi duvarlar arasında labirent gibi dönüp dolaşan serin sokakları…

Fas’ın 11. yüzyıldan kalma ve Fas Krallığı’nın ilk başkenti olmuş bu eski şehri, geleneksel Tajin yemekleri ve nane çayı kokan baharatlı meydanları, her bir duvardan sarkan fuşya renkli begonvilleri, çöl ikliminden korunmak için yapılmış içiçe sokakları_DSC2336 ve kırmızı duvarlı binaları ile bizi karşılıyor. Toprağın içindeki yüksek demir oranının verdiği kil renginden yapılan binalar ve sur duvarlarından dolayı Marakeş’e, ‘kırmızı şehir’ de deniliyor. Fas’ın 3. büyük şehri olan Marakeş,  turistik ve ticari olarak çok önem taşıyor. Fas’da, resmi dil olarak, yavaş yavaş yok olmaya başlamış, kendine has bir dil olan Berberice ve de Fas Arapçası kullanılıyor. Ancak, 19. Yüzyılın sonlarında Fransızların hakimiyetine giren ülkede, konuşma dili olarak Fransızca, günümüzde okullarda ortaokul seviyesinde de başladığı için, burada neredeyse herkesin rahatça konuştuğu bir dil.

Dini Müslümanlık olan ülkenin, sadece Medina Bölgesi’nde 83 cami var. Minareleri köşeli olan, içleri kemerli, sarımsı taştan yapılmış estetik camiler bunlar. Müslüman olmayanların giremediği camilerde ‘makam’sız bir şekilde okunan Ezan, duaya, namaza direkt, abartısız ve basit bir davet. Namaz kılarken, bedenin aldığı duruşlarla A-L-L-A-H harflerinin yazıldığını ise, ilk kez burada öğrendik. Uğur getirdiğine inanıldığı için her yerde-kah duvarlarda asılı, kah bilezik, kolye gibi takıların üzerinde -Muhammed’in kızı Fatma’nın eline rastlanıyor.

Marakeş’de hayat

Marakeş sokaklarında popular görüntüler arasında şunlar var: Ortaokul çocukları beyaz doktor önlüğü benzeri bir üniforma giyerek şehrin, Ortaçağ’dan kalmış gibi gözüken, at arabalarıyla dolu, dar ve karışık sokaklarından okullarına yürüyorlar. Sabahları işe giderken sokaklarda ‘Bonjour’ diyen Fas’lı erkekler, akşamüstü hava serinlediğinde sokakları dolduran, evleri için yiyecek ve ihtiyaç alışverişiyle meşgul, çoğunlukla başları örtülü kadınlar, tatlıcıda tatlı yiyenler, bu saatlerde işleri yoğunlaşan esnafın koşuşturması, kısacık şort veya etekleriyle ortalıkta her saat rahatlıkla salınabilen ve tek bir çift gözün bile dönüp bakmadığı çoğunlukla Fransız, İspanyol ve İngiliz turistler. Bir sokakta durup haritaya bakarken hemen yanınıza gelip yardım edecek kadar misafirperver olmaları, özellikle çocuklara karşı sempatileri ile ‘kişisel alan’ konusunda da gösterdikleri rahatlık ve genelde pek fotoğraf çektirmek istememeleri, buradaki kültürün bir parçası… Karmaşık, dindar, biraz gürültülü olmakla birlikte, burası gayet güvenli, turiste alışkın ve hatta açık fikirli denilebilecek bir yer.

_DSC1914Kelime anlamı ‘Büyük Ev’ olan Riad’lar, bazıları misafir evine dönüştürülmüş evlere verilen isim. Medina’da ne ıssız sokaklarda, ne de evlerin üzerlerinde, bir evin misafir evine dönüştürülmüş bir Riad olduğunu gösteren herhangi bir tabela var… Ancak, kaldığımız Riad’ın terasından, mis gibi ılık bir havada, kuşlar ve horozların eşliğinde sabah güneşinin parlattığı karla kaplı Atlas Dağları manzarasını seyre daldığımızda, diğer teraslara da bizim gibi turistlerin yavaş yavaş çıktığını görünce çok yakınlarda bizimki Riad’lar olduğunu anlıyoruz. Komşuda 2 gün 2 gece süren düğünün müziklerini dinleyip, Marakeş manzarasıyla akşamüstü içkilerimizi yudumladığımız, müthiş kahvaltılar edip yemekler yediğimiz teras, damdan dama atlayan baharın azgın kedileri, çeşit çeşit kaktüsler ve duvarlara sarılmış begonvillerle dolu. Riad’ımız, büyükçe bir teras, otantik bir şekilde döşenmiş 4-5 oda, bir mutfak, 2 küçük oturma alanı ve minik sevimli bir avludan oluşuyor. Sahibi İngiltere’de yaşayan bir İngiliz bayan, yöneticisi ve çalışanları ise gayet canayakın, güleryüzlü Fas’lılar. Akşamları Riad’a dönerken, karanlıkta bir yerde durup ‘acaba hangi sokaktan gidiliyordu?’ çelişkisine düştüğümüz anlarda, bir Riad çalışanının bir anda ortaya çıkıp bize yol göstermesi burada en şaşırdığımız şeylerden oldu!

Çarşıdaki eski bir eczanede, baharattan yapılmış çeşitli kremleri ve yağları, bitkisel ilaçları tanıyıp koklama, kozmetik ve yemeklik olarak iki türlü kulanılabilen Fas’ın dünyaca ünlü Argan yağıyla yakından tanışma imkanı bulduk. Burada hamam ve masaj kültürü çok gelişmiş, Argan yağından yapılan ‘Siyah sabun’la (black soap) keselenmek ise buranın raconu. El emeği göz nuru yapılmış akla gelebilecek her türlü hediyelik eşya satan dükkanların bulunduğu ‘Souk’ Bölgesi bir alışveriş mabedi: Terlik, ayakkabı yapan dericiler bölümü, Tajin kapları yapan seramikçiler bölümü, lamba, fener ve mumluk yapan demirciler bölümü, kazanlarda boyanıp kurusun diye sokaklara asılan rengarenk iplerin her yerden sarktığı kumaşçılar bölümü, tavuk satanlar bölümü, tahtacılar bölümü, resim satanlar, incik boncukçular, baharatçılar, siesta (öğlenleri sıcak olduğu için dükkanları kapatıp uzunca dinlenme süresi) zamanında dama oynayan esnaf, her köşe başında nane çayı içenler ve çarşıdakilerin öğle yemeği için sıram sıram dizilmiş dumanı üstünde Tajinler…

Ateşin üzerinde, kapakları huni şeklinde toprak kaplarda pişen, bol baharatlarla balık, et, tavuktan veya sebzelerden yapılanunnamed nohutlu, kuskuslu, bademli Tajin yemekleri, birbirinden leziz sebze salataları, çok çeşitli meyva suları, çeşit çeşit tatlılarıyla, köpürsün diye tepeden küçük çaydanlıklarla küçük zarif cam bardaklara dökülen şekerli nane çayları (şekersiz isterseniz çaydanlığın ağzına nane koyarak getiriyorlar) ile,  Fas’ın yemek kültürü çok özel ve zengin. Gündüzleri zurna sesleriyle kobraların oynaştığı, çeşit çeşit satıcıların, falcıların, şifalı bitki satanların yer aldığı Marakesh’in en eski ve büyük meydanı olan Jamaa- el- Fna Meydanı, geceleri dumanların yükseldiği bir yemek cennetine dönüşüyor. Kase kase escargotlar (salyangoz), şiş kebaplar, tatlılar, deniz ürünleri çorbaları, meyva suyu satanlar önlerinde kurulmuş geçici çadırlarda, floresanlar altında, uzun masalarda oturmuş yemek yiyen yüzlerce insan ilginç bir görüntü oluşturuyor.

Medina dışında ise, daha modern bir şehir var. Zeytin ve portakal ağaçlı caddelerden, fayton veya taksiyle Fransız etkilerinin hakim olduğu mahallelere, modern café ve restoranlara, harika bahçeleri olan lüks otellere ve havuzlu kulüplere kolaylıkla ulaşılabiliyor.

Marakeş’in güneyinde bulunan Atlas Dağları Fas’da, özellikle Berberi’lerin ilk yerleşim yerlerinden… Zeytin, meyve, baharat ve Argan ağaçlarının hakim olduğu yemyeşil vadi, bembeyaz dağlar ve dağın diğer tarafındaki çöl, birbirine yakınlıklarıyla ilginç bir çelişki oluşturuyor. Vadideki nehir boyunca uzanan bizim ülkemizdeki ‘kendin pişir kendin ye’ tarzı restoranlar, çoğunlukla Tajin yemekleri yapıyor. Burası, neredeyse suyun içindeki plastik masa-sandalyeli ve koltuklarıyla özellikle yerli turistler için popüler bir haftasonu mekanı. Asma köprülerle karşıya geçilebilen nehrin, kısa yürüyüşlerle ulaşılabilen şelaleleri de var. En yüksek noktası 4160 metre olan Atlas Dağları, Klimanjaro’dan sonra Afrika Kıtası’ndaki en yüksek 2. dağ ve burada 1-2 kayak pisti bile bulunuyor. Atlas Dağları’nda, toprağın 10-15 metre altından çıkan kristal beyaz, mor- pembe renkli değerli taşlar yol boyunca çeşit çeşit takıların ve elişi eşyaların yapıldığı dükkanların bulunduğu köylerde satılıyor. Küçük yerel Argan Yağı tesislerini ziyaret ve deve turları yapılabilen Atlas Dağları Bölgesi, oldukça turistik olmasına rağmen, görülmeye değer bir yer.

Yumuşak iklimiyle, misafirperver insanlarıyla otantiklik boyutu yüksek, Afrika ve Fransız etkileri kokan bir Arap memleketi burası. Hem duyuları beslemek hem de merak uyandırmak açısından, zengin ve etkileyici bir karışım. Gidilesi, gezilesi, o mis gibi nane çayı kokan, kil rengi labirentli sokaklarında kaybolunaveresi bir yer burası…

Divya Beste Dolanay

Nisan 2014, Marakeş-Fas

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Fotoğraflar: Burak Dolanay, Beste Dolanay

Özel Tavsiyeler

-Jardin Majorelle- Yves Saint Laurent’in sahibi olduğu ve çok sevdiği için ölünce küllerinin dökülmesini istediği, çeşit çeşit kaktüsler, begonviller ve palmiyelerle dolu güzel bir bahçe. Cafe’sinde nane çayı içmek gerek.

-Palais La Bahia-Harika bir şekilde restore edilmiş küçük bir saray.

-La Maison Arabe Otel- Otel barında müzik eşliğinde akşamüstü içkisi içilebilir ve otantik restoranında güzel bir akşam yemeği yenilebilir.

-Medrese Ben Youssef- Medina’nın merkezinde eski bir okul.

-Kutubiye Minaresi-Marakesh’in en büyük camii ve minaresi görülmeli.

-Beldi Country Club- -Gül bahçeleri arasında havuza girmek ve harika bir öğlen yemeği için ideal.

-La Mamounia Otel-Güzel bahçesinde akşamüstü içkisi keyfi yapılabilir.

-Palais El Badi- Surlar içinde Eski Kralların misafirlerini ağırladıkları sarayın yıkıntıları bulunuyor. Saray yıkıntılarını çevreleyen surların üzerlerindeki leylek yuvalarını, başlarında bekleyen leylekleri ve surların tepesinden şehir manzarasını seyretmek müthiş.

-Café Arabe- Medina’da gidilebilecek en güzel café/bar’lardan.