KENDİNİ TANIT DEDİLER…
Kendimi tanıtmak mı? Bu soru üzerine, gözlerimi kapadım ve nedenini hiç bilmediğim bir sebepten ilk aklıma düşen, Amazonlar’da motorlu bir kanoyla nehirde ilerleyişim oldu.. Oradan birkaç saat önce, Bolivya’nin Amazonlarına en yakın medeniyet merkezi Rurrenbaque kasabasına yakın, 10 kişilik teneke misali bir uçakla kulaklarımızı tıkamak için verilen pamuklarla ‘kelle koltukta’ bir otluğa inişimiz gözlerimin önüne geldi… Ve oradan da, nehirde neredeyse tüm gün süren, ondan sonraki 5-6 gün Amazon ormanlarının derinliklerinde kalacağımız yere yolculuğumuz… Özgürlük. Heyecan. Cesaret. Merak. Keşif. Tutku.
Gezginlikte, sadece ‘şu an’ var. Tutku var, duygu var, en canlı haliyle 5 duyu var…Özellikle tutku olmayınca, hayat da yok benim için.. O yüzden beni tanıtan en güzel sıfatlar, ben gezginken olanlar belki de.
Hayat nehrimde ilerlerken, tıpkı bu Amazon ormanlarının ortasında karşılaşılabilecek engeller ve tehlikeler, ama bir o kadar da heyecan dolu hayatımın akışında, kendimi tanımamı sağlayan en önemli şeyler yaşadığım olaylardan çok ilişkilerim aslında.. İlişkilerim aracılığıyla yaşadığım dönüşümler, değişimler, kendimle ilgili keşiflerim… Ta derinlerdeki ruhumla, katıksız benle bağlantıya geçmemi sağlayan ve beni bana bağlayan tüm aile, dostluk, her biriyle farklı değerde şeyler paylaştığım tüm arkadaşlık ilişkilerim ve ben.. Beni, bir bukalemunun deri değiştirmesi gibi olaylara ve hayata surekli adapte ettiren dinamik ilişki bağlarım.. Bazen, çağıldayan bir şelaleyim ben bu nehrin en ucunda, uçurumlardan akan…Bazen ruhsal dalgalanmaları, herkes gibi duygusal bağımlılıkları olabilen, hayal kırıklıkları, beklentileri, endişeleri olan, ama yine de içinde hiç bir zaman öfke taşımayan… Bazense, nehrin duru suları üzerinde uçuşan bir kelebek kadar hafif, güneşin batışı kadar huzurlu ve her gün doğuşu kadar da ümit dolu… Kelebeğin kanatlarının sesini dinlemeyi hatırlatıyorum kendime sık sık, tekrar içimdeki dengeyi, huzuru, sessizliği bulabilmek için, özellikle gürültüyle çağıldayan bir şelaleyken..
Özeniyorum kendime. Ruhumun her noktasını önce keşfedip sonra sil baştan yaratıyorum özene bezene gerektiğinde… Yaşanmamışlıklardan çok, yaşanmışlıklara tutunarak, yine de harika hayaller kurarak zenginleştiriyorum kendimi ve hayatımı günbegün, hayatta keyifle akarken… Her yaptığım işte tutkularımı, kalbimi hep ön planda tutuyorum. Önce kendi kalbimi avuçlarımın içine alıp öpüp okşuyorum, sonra tüm sevdiklerimin kalplerini… Kalbimin kırılgan olabileceğini biliyorum zaman zaman, yine de açık tutuyorum hep, sıcacık, hafif ve sevgi dolu kalsın, hiçbir şeye direnecek diretemeyecek kadar yumuşak, esnek olsun… Hayat nehrimde ilerlerken yolda karşılaştığım taşlara, engellere karşı ise davranışım, hislerim, düşüncelerim o an neyseler, ben de ’O ‘yum. Geçmiş an, şimdiki an ve gelecek anda ne olursa olsun… Ben her an gerçeğim. Nehirdeki yolculuk eninde sonunda öyle ya da böyle bittiğinde, beni tanıtan ve muhim olan tek şey belki de bu olacak aslında… Ben gerçeğim.
Divya Beste Dolanay
Nisan 2012