Yoga yolunda hayattaki geçiş ve değişim dönemleri için 4 Yogik öğreti
Şehirdeki eski tiyatrolardan birinin kafesi burası. Yüksek tavanları, koyu renk ahşap yerleri, pencere yanında boylu boyunca dizilmiş masaları, daima hareketli ortamı ve biraz da bohem profiliyle bu köşe cafe, Amsterdam’daki en favori buluşma yerlerimden biri oldu 4 senedir. 3 dakika kadar geç kalıyorum. Randevülere hiç geç kalmam oysa ki. Hele ki buluşma, hiç tanışmadığım biriyle ise.. Hemen buluyor gözlerim onu kalabalıkta, oturduğu masaya doğru yürüyorum. Chai Latte ısmarlamış. Ben de soya sütlü bir ‘bozuk kahve’ (koffie verkeerd) söylüyorum kendime. Hollandalılar’ın şu ünlü güzel sütlü kahvesinden…
Gözlerimiz parıldayarak hevesle başlıyoruz sohbete. Internet dünyası buluşturmuş yollarımızı. Ve tabiki yoga. Amsterdam’da yaşamak ve yoga ile ilgili yazılarımdan bulmuş beni. Gür ve kıvırcık saçlarını en tepeden topuz yapmış çiçeği burnunda bir genç yoga hocası o. Ben ise, gür ve kıvırcık saçlarını biraz daha aşağıdan toplamış olgunca bir yoga hocası… Yakında evlenip buralara taşınacakmış, benimle tanışmak istemiş. Yeni insanlarla tanışmak, teke tek derin konulara dalmak en büyük zevklerimden. Nitekim, bu tip buluşmalar benim için ilk değil, sanırım son da olmayacak…
Hayatındaki değişimlerden, kendinden bahsediyor, adaptasyon, değişim dönüşüm dönemleriyle ilgili endişelerini paylaşıyor benimle. Kafasındaki soruları sorup, biraz da tavsiye isteyince, sırasıyla paketleyip sunmaya başlıyorum hayatımdan kesitleri. 20 sene kadar önce, evlenip anne baba evimden ayrıldığımdan beri yurt içinde ve dışında bugüne kadar 14 kez taşınmış biri olarak, artık her yere kolayca adapte olabilme yeteneği geliştirebildiğimi söylüyorum. Eskiden bir yere alışmam ve yoga derslerime başlayabilmem 6 ayımı alıyorsa, artık 1-2 ayımı aldığını anlatıyorum… Yoga kalpleri açar, zihinleri esnetir, ruhları birleştirir. Yoga sayesinde, onunla ortak bir yolda buluşmak ve karşılıklı anlayış kolay oluyor. O sorularını sormaya, ben de anlatmaya devam ediyorum: ‘’Uzaklarda yaşarken ve özellikle geçiş dönemlerine, kendime bunalma, sıkılma, yalnızlık, özlem gibi duyguları hissetmek için günde 5-6 dakika kadar izin veriyorum… Günün geri kalanında, kendimi, o yerin sunduğu tüm güzelliklere ve yeniliklere açıyorum. Orada bulunmaktan tatmin, yeni şeyler öğrenmek, yaratıcılığımı kullanarak birşeyler üretebilmek, yeni insanlar tanımak, süreçte pozitif kalabilmek ve kendimi keşif yolculuğuma devam için tüm fırsatları kullanıyorum. Yoga ve meditasyon, hayatımın her döneminde ve yeryüzünün neresinde olursam olayım ilaç gibi geliyor. Farkındalıkla anda kalabilmeyi, ama aynı zamanda kendimi akışa bırakabilmeyi, teslimiyeti hatırlatıyor yoga bana aldığım her adımda… ‘’
Eve dönüş yolunda otobüste, kulağımda en sevdiğim müzikleri dinlerken düşüncelere dalıyorum… Yoga, fiziksel bedenimizi güçlendirip esnek tutar, pozitif sağlık kazandırır, doğru nefes almayı ve gevşeme yöntemlerini öğretir elbette… Ancak asıl yaptığı, içten dışa çalışarak yarattığı etkilerdir. Zor zamanlarda, değişim dönüşüm dönemlerinde, hayatımızı, aklımızı, ruhumuzu birarada, birlik içinde tutmamızı sağlamasıdır. Bunu, yogayı her seviyede hayatımıza sokarak ve sadece fiziksel boyutta değil, holistik, bütünsel bir yaklaşımla tüm yoga felsefesini hayatımızda yaşayarak görmemiz mümkün. Hayatımdaki tüm değişim, dönüşüm ve adaptasyon süreçlerinde, zihnimin yoga yolunda ilerleyişini ve geçiş dönemlerinde, yoganın özellikle 4 temel öğretisini uyguladığımı farkediyorum. Patanjali, bundan 2500 yıl kadar önce, daha yüksek bir bilinç seviyesine ve duru bir ruhsallığa ulaşmayı sağlayacak bazı insani değerleri, iyi bir yaşam için izlenmesi gereken yolları toparlayıp mükemmel bir şekilde yazıya dökmüş. Bazı kaynaklara göre Patanjali, tek bir gurunun adı mıdır yoksa aslında birçok yoginin birleşerek yazdığı metinlerin bir toplamı mıdır tam olarak bilinmemekle birlikte, Yama ve Niyama dediğimiz bu Yogik öğretiler, yoga matının dışında, günlük hayatımızda da bize yol gösterecek bu yazılı kaynaklar, bana göre eşsiz bir hazine… Tüm Yama ve Niyama’ların arasından özellikle bu 4 yogik öğretinin, bana göre anlamları ve onlardan aldığım öğütler şunlar:
1.Ahimsa: Anlamı, başta kendimiz olmak üzere, hiçbir canlıya zarar vermemektir. Düşüncelerimizde, konuşmalarımızda ve davranışlarımızda her türlü şiddet ve olumsuzluklardan kaçınmaktır. Hayattaki geçiş dönemlerinde, değişim dönüşüm süreçlerinde, yoga ve meditasyon, ve Ahimsa bize yol gösterir. Karanlık taraflarımızla yüzleşmemizi sağlar, aynı zamanda da içsel gerçeğimizle buluşup, herşeyden önce Ahimsa’yı uygulayarak, kendimizi tamamıyla kabul edip şartsız koşulsuz sevmemizi tekrar tekrar hatırlatır.
Öğütler; Kabul etmek gerek ki, hayatta güzellikler, sevgi ve mutluluk olduğu kadar, olumsuzluklar, korkular ve acılar da var. Acı çekmenin ne olduğunu bil, gerekirse ve tek yol buysa ateşlerden bile geçmeye hazır ol, ama oralarda çok da uzun süre kalmamaya çalış. Kendini yargılama. Kendini cezalandırma. Kendinden utanma. Kendine acıma. Bunların hepsi kendine uyguladığın şiddet ve zarar kapsamına girer. Şiddetsizlik, dürüst bir şefkat duygusu ve gerçek sevgi demektir. Acı, nefret, şiddet gibi duyguları tepki vermeden sadece gözlemleyebilmek, onları hayatından çıkarmana yardımcı olacaktır. Böylece yeniliklere de kapı açılır. Sürekli ne yapman veya nasıl olman gerekliliğiyle ilgili beklentileri düşünmekten vazgeç. Olumsuzluklara tutunmak ihtiyacından kurtul. Ahimsa, olumsuz duygularla hareket etmemeyi ve bu duyguları olumluya dönüştürebilmeyi öğretir. Stresin ve olumsuz enerjilerin sana ve sağlığına zarar vermesine izin verme. Ahimsa, bedensel, zihinsel ve duygusal katmanlarda limitlerini keşfetmeni sağlar. Bilinç seviyeni ve farkındalığını arttırırken, kendine şefkat ve saygı göstermeyi ihmal etme. Ahimsa’yı günlük hayatında uygulayabilir, diyetinde (örneğin, et yememek) ve ilişkilerinde kullanabilirsin. Asana çalışman sırasında egonu beslemek için kendini zorlayıp, sakatlanacak kadar ileri gitmen, sadece sana zarar verecektir. Şiddetsizlik esaslı bir yoga çalışması, bunu hayatına da yansıtmana yardımcı olur.
2. Svadhaya: Gerçek doğamızı anlayabilmek ve kendimizi keşfetmek… Zayıflıklarımızı görüp onlarla büyüyebilmek, düşünsel alışkanlıklarımızı, davranışlarımızı, ilişkilerimizi gözlemleyip hayatta ilerleyebilmek… Bilinçaltındaki isteklerimizi, motivlerimizi, duygu ve düşüncelerimizi derinlemesine anlayabilmek… Svadhaya, hem o anda kim olduğumuzu görebilmek, hem de daha yüksek bilinç seviyesinde, özümüzde kim olduğumuzu ve bu dünyadaki amacımızı anlayabilmektir. Böylece, kendimizle birliğe daha çok yaklaşırız.
Öğütler; Yoga yolu ve öğretileri ile kendi üzerimizde çalışarak, okuyarak ve yoga matı dışında da farkındalıkla kendimizi gözlemleyerek Svadhaya’yı uygulayabiliriz. Kendimizle ilgili bu derin çalışmada, disiplinli, dürüst ve açık olmamız gerekir. Kendi hayatımıza dışarıdan bakarak gözlemleyebilmek kolay değildir ve bu çalışma tüm hayatımızı alabilir. Ama harcadığımız çabaya, zamana ve kendimizi buna adamaya değer… Özellikle hayatımızdaki geçiş dönemlerinde, tüm yeniliklere kendimizi açık tutarak bu süreçte karşımıza çıkan herşeyi kullanıp büyüyebiliriz…. Farkındalık, çoğunlukla değişim için katalisttir. Farkındalığımızı arttırarak, yaşamda attığımız her adımda, içimizde büyüyen bilgelikle yüksek bir bilinç seviyesine ulaşabiliriz.
3.Santosha: Yetinebilmek.. Kabullenmek.. Tatminkarlık.. İçsel huzurumuz, gerçek benliğimizden yaydığımız ışık, berrak suların kaynağı buradan gelir. Zihnimizin, dış dünyadan etkilenerek yanılsamalara düşmesi kolaydır. İstek ve arzuların hiç bitmemesi, bu isteklerin karşılandıkça çoğalmaları da olağandır, ama bunların hepsi geçici mutluluklardır. Tatminkarlık, bizi gerçek özgürlüğe kavuşturur. Sürekli birşeyleri istemekten vazgeçmeden, bağımlılıklardan kurtulmadan, arayışlara son vermeden hep aynı döngüde takılı kalmaya mahkum oluruz. Herzaman mutluluğu kovalamak, devamlı birşeylerin olmasını bekleyip mutluluğumuzu bunlara koşullandırmak ya da o anları yaratmaya çalışmak da çok yorucudur. Mutlu ve güzel anlara fazlasıyla bağımlı olup onlara tutunmak, bizi hep daha fazlasını istemeye yönlendirir. Bu dünyada varoluş sebebimiz, her an mutlu olmak için değil, kendimizi ve hayatı olduğu gibi kabul edip, herhaliyle yaşayıp, daha derin bir bilinç seviyesine ulaşmamız içindir. O yüzden elimizde o anda ne varsa yetinebilmek, daha fazlasını aramamak kendimizle ve hayatımızla barışık ve tatmin olabilmemiz için çok önemlidir. Geçiş dönemlerimizde her zaman gelişmeye, öğrenmeye açık olup, aynı zamanda da tatminkarlığı aklımızdan çıkartmadan yol almamız önemlidir.
Öğütler; Dış dünya sürekli bir değişim içindedir, sen, özün ise aynı kalır. Ancak kendini tamamıyla kabul edip, özünle bağ kurup önce kendinle ilgili tatminkarlığa ulaştıktan sonra hayatı tamamıyla yaşayabilirsin ve dünyaya enerjini, sevgini yansıtıp yayabilirsin. Hayattaki değişim dönüşüm süreçlerinde, öyle ya da böyle, dönüp dolaşıp kendimize geliriz. Dış etkenlerden bağımsız, içsel gücü, ışığı, kendimizle barışıklığı öğrenmenin en iyi zamanıdır böyle dönemler. Çoğumuzun hayat hikayesi aslında benzer yollardan geçer. Tek farklı nokta, aslında sadece bakış açısıdır. Herşey-ama herşey- bizimle başlar, bizimle biter. Bizim hayata bakış açımız, dünyaya yansımamız aslında tamamen kendi içsel durumumuza bağlıdır. Bu gezegendeki şu küçücük dünyalarımızda amacımız, en derinlerdeki ‘ben’ i keşfedip, daha yüksek bir bilinç seviyesine ulaşmak, varolduğumuz için şükredebilmek, hayatımızı doyasıya yaşarken, bakış açımızı her daim taptaze, pozitif ve umut dolu tutmaktır.
4.Ishvara Pranidhana: Yaşadıklarımızın ve seçtiğimiz yolların sonuçlarına bağlanmadan, davranışlarımızın meyvalarını, bize getireceklerini düşünmeden, bizden daha büyük bir gücün, enerjinin varlığına inanarak tam teslimiyetle evrenin akışına bırakabilmek. Bunun için, egoyu ve kendimizle birşeyleri sürekli özdeşleştirmeyi, bağdaştırmayı, inandıklarımıza kuvvetle tutunmayı bırakmalıyız. Ancak, o zaman gerçek özgürlüğe ulaşabiliriz.
Öğütler; Hayatı ve kendini çok da öyle gözünde abartma. Ve bil ki sen evrenin aslında küçücük bir parçasısın. Ama önemli bir parça… Hayatta hiç birşey kalıcı değildir, herşey değişir. Bazen, bazı süreçler daha zorlu geçer, olaylar tamamen kontrolünün dışında gelişir. Rahatlayabilmek, bırakabilmek zordur. Ne de olsa herşeyi kontrol etmeye çok alışksın. Hayatın sunduklarına karşı esnek olmamak, savaşmak, direnmek çoğunlukla daha çok acı getirir. Hayatın seni sokacağı yollara, götüreceği yerlere güvenmek, değişim ve dönüşümün en önemli parçalarından biridir. Bunu, sadece şu ana odaklanarak ve gelecek endişelerini bir kenara bırakarak başarabilirsin. Çünkü yaşam, aslında sadece ‘O an’dadır. Ve gerçekten yaşadığını hissedebilmek, sadece o anın içinde mümkündür.
Hayatta bir savaşçı edasıyla apaçık bir kalple yürüyebilmek, tüm yeniliklere açık olabilmek cesaret ister. Geçmişteki tecrübelerin ve öğrendiklerinin seni çok da kısıtlayıp kalbini kapatmasına izin verme. Geçmişi geçmişte bırak. Geçmişin sana tek faydası, o zaman seçtiğin tüm yolların seni buraya getirmiş olmasıdır. Hangi yolu seçtiysen, önemli olan tek şey seni sana bağlamasıydı. Seni şu andaki ‘sen’ e bir adım daha yaklaştırmış olması, işte o kadar…
O zaman, artık bir rahatla…. Yaşamdaki geçiş dönemlerinde, kendini akışa bırakıp rahatladığında ya da her daim bazı isteklerin için ya da olmak istediğin kişi için çabalamayı bıraktığında göreceksin… Çevrendeki iyi kötü tüm olayların, her türlü değişimin farkında olsan da, seni etkilemelerine ve içsel dengeni, gücünü, o aslında hiç değişmeyen, yokolmayan pırıl pırıl özünü etkilemesine izin vermediğinde göreceksin…. Kendini gerçekten akışa bırakabildiğin anda göreceksin ki, sen zaten herhalinle herşeyinle, herşeye ve herkese yetersin. Hayatta o anda bulunduğun durum , yer neresi ise oranın ve o andaki ‘sen’ in keyfini sür… Ve sadece buralarda varolmanın tadını çıkart, yeter.
Divya Beste Dolanay, Şubat 2016-Amsterdam
Düzeltmeler: Kasım 2016