Korsika ve Sardunya’nın Öpücüğü

Korsika ve Sardunya’nın Öpücüğü

Akdeniz’in ortasında sanki öpüşür gibi burun buruna iki ada:  Sardunya ve Korsika. Sardunya, Akdeniz’in Sicilya’dan sonraki ikinci en büyük adası. Yeşil ve mavinin dansı, bembeyaz kumsalları ve eşsiz manzaraları olan çok şanslı bir ada burası. Italya’nın bir çok yerini gördüğümüz halde, Sardunya’ya gitme fırsatını hiç bulamamıştık. Korsika ise, ne zamandır çok merak ettiğim, eşsiz doğasıyla, el değmemiş güzellikleriyle ünlü ve bana göre gizemli bir ada…

Sardunya Adası:

Sardunya, Italya’nın öyle çok da ziyaret edilen bir yeri degil -sebebi belki de heryerden direk uçuş olmaması olabilir-ama burası meğerse gizli bir cennetmiş. Ne şanslıyız ki Amsterdam’dan uçakla, karlı Alpler ve Mont Blanc manzarası eşliğinde 2 saatte adadın kuzey doğusundaki küçük sahil kenti Olbia’ya ulaştık. Türkiye’den gelen arkadaşlarımızla buluşup meydanlarda cafeler ve küçük bir limandan ibaret şehri bir çırpıda geziverdik. Ertesi gün, havaalanından kiralamış olduğumuz arabayla, Sardunya’nın kuzeyinde, Palau Bölgesi’ne doğru, geze geze ulaştık.

İlk durağımız olan ve 3 gün kalacağımız yemyeşil bir vadi ve minicik bir koydaki “Sardunya evimize” varıyoruz. Burası ‘Porto Rafael’ isimli eski bir küçük limanmış. Ertesi sabah, her daim ışıl ışıl parıldayan inanılmaz bir deniz manzarasıyla uyanıp, koyda denize girip sabah kahvelerimizin tadını çıkartıyoruz. Verandada kahvemi içerken, tüm kış Hollanda’da hasret kaldığımız güneşin şifa veren ısısını iliklerimde hissediyorum. Kapının üzerinde yuva yapmış kumruların ‘hay-di kalk, hay-di kalk!’ şeklindeki ötüşleri, vadideki diğer kuş sesleriyle adeta yarışıyor. Etraf çok zevkli, estetik beyaz duvarlı kiremit çatılı taş evlerle çevrili ama ağaç ve çiçeklerden neredeyse gözükmüyorlar, hepsi doğayla içice yapılmış. Burada kaldığımız süreçte denizin, yemeklerin tadını çıkartıp çevredeki kasabaları gezdik. Bir gün, Maldivleri aratmayan turkuaz renkli adalar bölgesinde küçük bir bot kiralayıp yüzmeye gittik. Kaptanımız Amerikalı eski deniz subayıymış, emekli olduktan sonra buraya yerleşmiş ve bu işle oyalanıyormuş! Gün sonunda da, karşıdaki Modigliani Adası’na da uğrayıp kahve ve dondurma ile bu keyifli bot turunu tamamladık.

Sardunya’nın yemekleri tabiki çok lezizdi: Taptaze deniz ürünleri, şeker karidesler, makarnalar, pizzalar, balıklar, risottolar ve gnocchiler… Sardunya’da yemeklerden sonra, özellikle  ‘myrtle’, yani yaban mersini likörü, grappa, limoncello ikram ediyorlardı.

Üç gün sonra, 1 saatlik bir feribot ile bir Fransız Adası olan kuzeydeki Korsika’ya geçeceğimiz için, Sardunya’nın  güneyini gezemedik, ama kuzey bölgelerinin ve de dönüşte 2 gün daha vakit geçirdiğimiz adanın doğusundaki harika kumsalların tadını bolca çıkarttık.

Korsika Adası:

Ertesi gün, çok fırtınalı bir Korsica bizi karşıladı.  Teknelerin ve yelkenlilerin 2-3 gün sığındığı Bonifacio şehri başta oldukça kalabalıktı. Korsika’da bizi, dik yarlar, dramatik, gizemli manzaralar, yine turkuaz renkli denizler, kuytu koylar ve kayaların üzerinde eski kale duvarları karşıladı.

Korsika, Napolyon’un doğum yeri. Uzun yıllar Cenevizlilerin elinde kalmış sonra Fransızlara satılmış. Derin yarlar ve çok içerlek bir doğal limana sahip bu ada, özellikle Ceneviz Cumhuriyeti elindeyken sık sık korsan saldırıların maruz kalmış.  Korsika ada bayrağı, bağımsızlığı sembolize eden beyaz üzerine alnı bandanalı siyahi bir erkek. Her yerde ve her türlü hediyelik eşya üzerinde bulunuyor.

Rüzgarlı bir tepede merdivenlerle çıkıp indiğimiz ve çok eski kale kapıları olan kale duvarları içindeki otelimiz oldukça güzel. Hemen yanıbaşındaki, “Avrupa’nın en güzel manzaralı mezarlığı” denilen, küçük  odacıklarla dolu mezarlığı da merakla geziyoruz. Eski şehir, kale içinde küçük restoranlar ve dükkanlarla dolu, aşağıda limanda da keyifli restoranlar var. Yemyeşil adanın iç bölgelerindeki kasabaları, kıyıları ve plajları da yine araba kiralayıp gezdik ve adanın yemyeşil doğasına hayran olduk.

Akşam üstleri ve yemeklerde üzüm bağlarıyla ünlü Korsika şarapları, pastil, şeftali şarabı ve Aperol Spritz içerek bu manzaraların tadını çıkarttık. Buraya özel yemekler; midye, her restoranda bulabileceğiniz patlıcan köftesi, deniz ürünleri, eski çağlarda pişirildiği gibi fırında domuzlu patatesli bir yemek, Korsika çorbası, soğuk etler, peynirler…

Korsika’ya bir daha gelir miyiz bilemem, ama Sardunya ile bir daha buluşmak ümidiyle, şimdilik buralara veda ediyoruz.

Fotoğraflar: Hakan Koçoğlu, Esra Özsoy Kaya, Beste Dolanay