Kahve çekirdeği, ortalama insan ve izleri
Müzik: Sweet Tides-Thievery Corporation
Beethoven, kahvesi konusunda öyle titizmiş ki, her zaman bir bardak kahve için 60 kahve çekirdeği sayarmış. Kulakları duymazken bile o eşsiz besteleri yaratabilen, belki de ortalama bir insanda bulunan özelliklerden çok daha fazlasına sahip olan bir dahi için böyle bir davranış normal karşılanabilir. Ne olursa olsun, yaşadığı sürece bu dahinin de kalbi her ortalama insan gibi, günde 100,000 kere atmış, akciğerleri günde 23.000 kere nefes almış!
Araştırmalara göre, ortalama bir yaşamda düşüp kalkan bizler için; ‘hayatın 19 yılı iş yerinde çalışarak, 6 yılı yiyerek ve birşeyler içerek, 26 yılı uykuda, 7 yılı ise uykuya dalmaya çalışarak geçiyor. Ortalama bir insan, hayatı boyunca, 90 milyon kelime konuşuyor, bunun ortalama 2 yılı, telefonda konuşarak geçiyor. Ortalama bir insanın aklından günde 70.000 düşünce geçiyor. Bir insan hayatı boyunca, 121 litre gözyaşı döküyor, yalnızca 115 gün gülerek ve kahkaha atarak geçiriyor. Hayatının yalnızca 1 ayı, sevdiği insana sarılmak, güneşin batışını izlemek veya sevgilisiyle başbaşa yemek yemek gibi romantik aktivitelerle geçiyor.’
Bazı yönlerden insanlığı iyi temsil eden bu sayılarla, gezegenimizde yaşayan 7 milyar insanın ortalama değerlerini bilmek mümkün olabilir. Peki ya ortalama bir insanın hayalleri, kararları, hayal kırıklıkları, hayatındaki dönüm noktaları nelerdir? Ortalama insan denilen, aslında alelade biri midir? Çeşitli halleri, rutinleri nelerdir?
Ortalama bir insanın, sayılarla pek de anlatılamayan belli başlı halleri vardır. Mesela, yollardadır genellikle… Bir yerlere yetişir hep. Ya trende, otobüste, metrodadır, ya yürür, ya da trafikte bekler. Çalışır, okula gider veyabir aktivite içindedir sürekli çünkü. Yollardayken, bazen uykulu, bazen de uyanık ve açık gözlerle bakar dünyaya. Teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanarak yaşar hayatının her dakikasını yollardayken bile.
Ortalama insanın hayalleri vardır. Hayal kırıklıkları vardır. Eğer ortalama bir insansa, en az bir-iki acı yaşamıştır hayatta. Fiziksel acıyı eninde sonunda unutur da, içsel acıları hatırlar. Dostlukları biter bazen, başka yollara sapar, ama bazen de nasıl olduğunu çok da sorgulamadığı bir şekilde devam eder… Aşık olmuştur ortalama bir insansa, hayatında en az bir kere. ‘Ben yaşamadım ya da bilmem ki..’ diyen yaşadığında bilememiştir belli ki o duyguyu tanımlamayı ya da yaşayacaktır elbet bir gün aşkın tadını-eğer kalbi, kolları yeterince açıksa hayata. Bazısı, akıllara zarar bir hafızayla bir nevi lanetlenmiştir. Geçmişi düşünüp hatırlamak kaçınılmaz olduğunda, dengeyi öğretir o zaman hayat ortalama bir insana… Mantığı ve duygusallığı, geçmiş ve geleceği dengede tutabilmeyi, daha çok ‘şimdi’de kalabilmeyi öğretir her geçen gün… Herşeyi kontrol etmenin mümkünsüzlüğünü, korkuların, endişelerin insanı yaşamaktan alıkoyduğunu eninde sonunda öğretir. Bağlanmamayı öğrettiği kadar, kök salmayı da öğretir. Saldığı köklerdir aslında insanı ‘bir’ ve ayakta tutan, güven içinde dallarını yeşertip yükselmesine yardımcı olan… Sevginin her türlüsünü, umut etmeyi, egosuyla nasıl başa çıkacağını, affetmeyi, hoşgörüyü, sabrı öğretir. Yaşamın, aslında sadece kendi seçimlerinin yarattığı anlardan oluştuğunu öğretir hayat ortalama bir insana…Olgunlaşır hayatta attığı her adımla, verdiği her kararla.
Böyle doğal ve kusursuz güzellikte bir ortalama insan olarak iyi kötü her anı farkındalıkla yaşamak varken, insanoğlu nasıl bazen bu kadar komplike olabilmeyi, bu kadar acımasız olabilmeyi başarabilir aklı almaz insanın…
Ortalama insanın rutinleri vardır. Eğer yetenek deposu bir dahi değilse, rutin hayat onun için, öyle ya da böyle ‘güvenle yaşamanın’ bir yoludur çünkü. Başka yolları da vardır yaşamanın elbet, ama çok da üzerinde durmaz ortalama insan onların. O zaman, rutin anlarda farkındalığı yaşamak yapabileceği en iyi şeydir belki de… Önceki ve sonraki anların çok da önemi olmadığını anlamak. Olanın yalnızca şimdi, şu anda olduğunu… Ne de olsa, o nefes, sadece şu anda alınır, şu anda verilir.
Rutinlerin, köklerin verdiği güvenin dayanılmaz hafifliğine rağmen, arada bir rahat ve korunaklı hayatlardan çıkmak da iyi gelir. Ünlü Güney Amerikalı yazar Paul Cohello’nun da söylediği gibi; ‘Eğer maceranın tehlikeli olduğunu düşünüyorsanız, bir de rutin hayata bakın. Rutin, daha öldürücü olabilir.’
Ortalama insanın bu halleri, rutinleri, her bir insanın, aynen bir parmak izi gibi özgün olmasını ve bu gezegende sadece kendine özel izler bırakmasını engellemez… Orijinal olmaya gerek yok, bu dünyada sadece var olarak bile özgün olduğunun bilincinde olmak yeter. Bir insan zaten özgün doğar özgün ölür de, o insanın ‘hayatını’ özgün kılan aslında sadece kararlarıdır. Bu kararlar, hem insanın kendini, hem de hayat boyunca karşılaşılan herşeyi ve herkesi etkiler.
O zaman yaklaşın…Kendinize biraz daha yakınlaşın, kendi elinizden tutun. O müthiş ortalama insanı daha yakından tanıyın, sınırlarını keşfedin, dinleyin içinde olup biteni, o sesleri.. Hayatınıza biraz daha yakından, uyanık ve farkındalık dolu gözlerle bir bakın. Yolculuğunuz sırasında arkanızda bıraktıklarınız her zaman size özel izler olsun ve lekelere hiç yer olmasın..
***
Bana gelince… Ortalama bir insanın 70-80 yıllık yaşam süresine baktığımızda yolun yarısında olan ben, hayattan beklentileri arada bir yükselip azalan, genelde dengeyi bulmaya çalışan, tüm sevdiklerinin- özellikle de kızının gözünün içine baktığında ‘bu anı hiçbirşeyle değişmem’ diyebilecek kadar kendini şanslı gören, hayatının sonuna kadar sağlıklı yaşayabilecek ve hatta etrafına bile yararı dokunabilecek kadar yoga ve alternatif terapi bilgisi olan ama öğrenmeye, yeniliğe ve keşiflere hep kendini açık tutan ortalama bir insanım. Özgün ve özgür olmak, hayattaki en büyük zevkim. Bir Beethoven olmadığım kesin, ama kusursuz bir ortalama insan olabilmek, farkındalığımı arttırıp, potansiyelimi, sınırsızlığımı, yaratıcılığımı keşfetmek ve içimde büyütmeye çalıştığım bu ışıltıyı tanıdık, tanımadık herkese yaymak sanırım hayattaki amacım.
Divya Beste Dolanay, Şubat 2014
Fotoğraf: Ada Dolanay